20 Kasım 2014 Perşembe

Kabir Taşlarından Halk Evleri Yaptılar

Farklı ortamlarda ifade edilen Kültür kıyımına gelince ciltlere sığmaz ama sütunumuzun hacmi ölçeğinde örnekleyelim.

İshak Sunguroğlu (1888-1977) uzun yıllar ayrı kaldığı Harput’a dönüşünde karşılaştığı anılarının arasında şunları anlatıyor:

"Cuma namazını Sara Hatun Camiinde kıldıktan sonra ziyaret için Meteris Kabristanına çıktık. Bizim mezarlığı arıyorum bulamıyorum. Meğerse bu mütevazı ve oldukça mamur olan mezarlıkta taş bırakılmamış ve mezar denilen bir şey de kalmamış. Dümdüz bir dağ, afalladım kaldım. Haydi, mezarlıklar yıkıldı ve zamanla da düzeldi, ya taşları nerede diye düşünürken hatırladım ki,1933–1934 yıllarında Elazığ’da Halk Evi yapılırken bir valinin emriyle bu mezar taşları kamyonlarla Elazığ’a taşınmış ve bu inşaatta kullanılmıştı. Bu ne biçim insanlık? Bir taraf imar edilirken öbür tarafta mukaddesat diye hürmet ettiğimiz mezarlıklar sökülüp tahrip edilmişti." (Harput Yollarında/Cilt.1-6-7)

O yıllarda doğu batı ayırmaksızın her köşede yapılan mezarlık, mescit, cami kıyımının dikkat çekici bir örneğini de 1996 yılında merhum Hasip Yılanlıoğu anlatmıştı:

“Kastamonu’da 73 camiden 57’si tasfiyeye tabi tutulup kapatıldı. 16 cami ve mescit açık kaldı. Tasfiyeye tabi tutulanlardan 32’sini satışa çıkardılar. Bazılarını satın alan oldu, bazılarına da talipli çıkmadı onları da yıktılar. Devrekâni’de minareleri yıkmak için kullanılmış hayvan yularlarını toplayıp urgan yaptılar. Bunlarla minareleri cayır cayır yıktılar. Küpciyez Mescidi’nin tuğladan yapılan minaresi kısa ve topluydu. Burayı parti ocak binası yapacaklardı önce satın aldılar. Baktılar minareli parti binası olmaz, ocak başkanı bu defa minareyi yıkmak için ücret karşılığı adam aradı. Halk sıkıntı içinde olmasına rağmen kimse işi almadı. Adam bulamayınca ocak başkanı mecbur kaldı, kazma ile günlerce uğraşarak kendi yıktı. Hiç unutmam minare yıkılıp, içini de değiştirdikten sonra açılış yaptılar. Bir muallim yaptığı konuşmada 'Burası Hak Evinden, Halk Evine döndü' demişti."

Hikmet Köksal, Türkiye Gazetesi, 16 Kasım 2014

11 Kasım 2014 Salı

M. Kemal'in Din Hakkındaki Görüşleri

Can Dündar'ın bir makalesinden:

Din meselesine gelince...

İlk Meclis'in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru... Ancak böyledir diye cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk'ün düşünce evreninde din motifleri aramak nafile uğraş.

Afet İnan cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa'ya gösterdi. Gazi beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı.

Kitap, 1931'de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde okutuldu. İşte Kemal Paşa'nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların "Millet" bölümünden satırlar:

***

"Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)

"Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)

"Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)

"... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."

***
Yeterince açık değil mi?

Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?


Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988'de basılan "Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları" kitabında yer almıyor da ondan...

İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı.

"Medeni Bilgiler"i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.

Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?

Can Dündar, 30 Ekim 2006, Milliyet